Bir Renk Meselesi

Biz neden beyaz iken siyah, pembe iken mor veya mavi iken kahverengi olamıyoruz? Bu zamana kadar yazdığım tüm yazılarda insanların kendi dünyalarını kurtarabilmesi için ışık tutmaya çalıştım. Hep kendileri için bir şeyler yapmalarını önerdim, fakat bu defa farklı bir konuya değinmek istiyorum. Başka insanların hayatına dokunmak gibi…

Bazen kendi mutluluğumuzu ve işimizi bir kenara bırakıp karşımızdaki insana odaklanmalı ve gerçekten ihtiyacı olan bir şey var mı diye durup bir düşünmeliyiz. Belki siz karşınızdakine bir şey yapamadı diye kızarken, o kişi belki de o kadar sorunun içinde elinden geleni yapmaya çalışmıştır. Birden hayatımızda olanlar belirir. Dalıp gittiğimiz ne yapacağımızı bilemediğimiz ve şaşırıp kaldığımız işte o anlar. Ne yapsak bir türlü çözülmeyen durumlar. İşte bunların belki daha fazlasını ya da daha azını karşımızdaki insan da yaşayabilir. Hem de belki bizim kadar dirayetli olmaya alışkın değildir. Yardım bekler. Bir su misali, suyun toprağa kıtalar arasındaki kilometrelerce sürüklenmesi gibi…

Karşınızdaki insanın hayatını, yaşadıklarını, çevresini bilemeyebilirsiniz, ama o insan ile oturup konuştuğunuz zaman kendisini size açacaktır ve sorunlarını sizinle paylaştığı anda o kişide rahatlama, mutluluk ve sizi duyduğu güven tavan yaparken arkadaşlık, kardeşlik ya da ebeveyn ile çocuk arasındaki bağ kuvvetlenme yaşayacaktır. Sizin attığınız minik bir adım karşınızdaki kişinin hayatına dokunacaktır.

Neil Armstrong’un Aya ayak basması gibi düşünün. Kendi için küçük ama insanlık için çok büyük bir adım atmış oldu. Ya empati yapamazsan ya da karşımdakini ya kırarsam acaba? gibi düşüncelerden kurtulun. Çünkü hepimiz insanız, hata da yapabiliriz, doğru da yapabiliriz. Hiç kimse sizden dört dörtlük bir düşünceye sahip olmanızı beklemiyor. İnsan olmanızı ve karşınızdaki o insana yardım etmenizi istiyorlar. Yalnızlıktan çekip çıkarılmaya ihtiyacı olan bir sürü insan var. Sadece oturup iki çift laf etmeye ihtiyacı olan anneler, onları anlamanızı bekleyen babalar, dertleşmeye ihtiyacı olan arkadaşlar var.

Çözüm üretemiyorsanız bile sadece dinleyin ve bu kadarı bile karşı tarafı rahatlatmaya yetecek bir çözüm yoludur. Parlak bir yıldız bile bazen yolunu şaşırıp başka samanyoluna kayabilir. O yüzden düşüncelerinizde kaybolduğunuz zaman diğer yıldızları bekleyin, size doğru yolu göstereceklerdir. Renk tonunuzu bilmeseler bile…

Esma Fidan
Latest posts by Esma Fidan (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Yazar

  • Esma Fidan

    Merhaba, Ben Esma Fidan, Ben, İstanbul'un kendini sürekli yenileyen ve ruhumu besleyen sokaklarında, 5 Eylül 2005 tarihinde doğdum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İşletme Bölümü'nde öğrenci olarak adımı yazının büyülü dünyasına kazımaya devam ediyorum. Kelimelerle dans etmek benim için bir tutkudur. Yazılarımda duygusal yankılarımı ve içsel derinliklerimi yansıtmak, benim için yazının özünü oluşturuyor. Duvarları yıkıp insanların iç dünyalarına dokunmak, benim sanatsal bir ifade biçimimdir. Çünkü inanıyorum ki, insanların duygusal deneyimleri ve hissettikleri, onların en korkusuz ve gerçek halleridir. TB blog ailesine katılmak, yeni bir başlangıç ve keşif yolculuğu anlamına geliyor benim için. Her birimiz farklı renklere ve tonlara sahibiz, ve bu çeşitlilik, sanatın en güçlü şekillerinden biri olan işbirliğine dönüşebilir. Birlikte yaratabileceğimiz güzellikleri hayal etmek, heyecan verici bir deneyim. Son olarak, bir düşünce bırakmak istiyorum sizinle: İyi görünmek yerine, iyi olmak için çaba sarf etmek, insanın iç dünyasını dönüştürmek için en etkili yoldur. Kendi içimizdeki değişim, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla, Esma Fidan

Esma Fidan

Merhaba, Ben Esma Fidan, Ben, İstanbul'un kendini sürekli yenileyen ve ruhumu besleyen sokaklarında, 5 Eylül 2005 tarihinde doğdum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İşletme Bölümü'nde öğrenci olarak adımı yazının büyülü dünyasına kazımaya devam ediyorum. Kelimelerle dans etmek benim için bir tutkudur. Yazılarımda duygusal yankılarımı ve içsel derinliklerimi yansıtmak, benim için yazının özünü oluşturuyor. Duvarları yıkıp insanların iç dünyalarına dokunmak, benim sanatsal bir ifade biçimimdir. Çünkü inanıyorum ki, insanların duygusal deneyimleri ve hissettikleri, onların en korkusuz ve gerçek halleridir. TB blog ailesine katılmak, yeni bir başlangıç ve keşif yolculuğu anlamına geliyor benim için. Her birimiz farklı renklere ve tonlara sahibiz, ve bu çeşitlilik, sanatın en güçlü şekillerinden biri olan işbirliğine dönüşebilir. Birlikte yaratabileceğimiz güzellikleri hayal etmek, heyecan verici bir deneyim. Son olarak, bir düşünce bırakmak istiyorum sizinle: İyi görünmek yerine, iyi olmak için çaba sarf etmek, insanın iç dünyasını dönüştürmek için en etkili yoldur. Kendi içimizdeki değişim, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla, Esma Fidan

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir