RUHUN ÇIĞLIĞI
Yok sayılmış olmaktan neşet eden bir çığlık bu. Bir dakika, tanıyorum ben bu sesi; hani “Nasıl olur da bana kayıtsız kalıp yaşamaya çalışıyorsunuz?” diye acıyla haykırıyordu. Ben size hayat verenim, can verenim. Ben olmadan yaşayacağınızı, mutlu olacağınızı mı sandınız? Halbuki ben gerçeklikten ibaretim. Gerçeklik bende karşılık bulur, ben de onu yaşama ve mutluluğa çevirip size veririm.
Sevgi, muhabbet, kardeşlik, umut, beraberlik… Sadece dillerinizde ve bedenlerinizde kalıp bana kadar gelemediğinde ben azıksız kalıp ölüyorum. Evet ben her şeyin gerçeğinden besleniyorum!
Ben öldüğümde siz de ölüyorsunuz ama bünyenizde artık gerçekliğe dair bir şey kalmadığı için sahtelik peyda oluyor ve siz hayatı orda aramaya çalışıyorsunuz. Ama boşa çaba sarf ediyorsunuz gerçek sadece bendeydi ve ben özdüm…
Ben özdüm… Bana uymayan yaşam tarzları inşa ettiniz. Ben içinde sıkıştım kaldım. Beni azıksız bıraktığınız gibi yersiz de bıraktınız.
Artık duyabildiniz mi beni? Bensizliği gördünüz mü? Kendinizde bana dair oluşturduğunuz ne kadar boşluk varsa sizi çürüttü. Siz hakikatten uzaklaştıkça sahte ilişkileriniz, yanlış yollarınız ve zararlı kişilikleriniz zuhur etmeye başladı. Tüm bunlar yine döndü dolaştı size dokundu. Tüm yaptıklarınızın ve yapmadıklarınızın bedelini kendiniz ödediniz.
Ve yine beni duyabildiniz mi? Bensizliği gördünüz mü? Bana tekrar can verip hayatınıza döndürecek misiniz?