Kalemin ve Kağıdın Topraklarında İmparator Benim

Çoğu kez hissederim, kalbim kalemimin ucunda atar. İçimi dökerim, olmadı karalar yeni cümlelerle tekrar aynı manaları tekrar dökerim…Dağınıklığı sevmem ben, sonra her şeyimi döktüğüm kağıdı yırtar çöpe atarım. Harflere sakladığım sırları yırtıp çöpe atınca, harflerin dilini, soluğunu keserim. Zannederim öylesine yalancı bir kabulleniş benimkisi…

İçimin karamsarlığına dalarım bazen, ben bile çoğu yerde kendime yabancıymışım aslında. Kendimi keşfetmenin kaçıncı evresindeyim kim bilir? Karamsarlık hep kötü bilinse de, insanın gerçekliğinin bir parçası aslında değil mi? Umut ve karamsarlık arasında nefes alan varlıklarız… Kalemin dilini kağıdı çöpe atınca kestim zannederim ama beynimin dili hep avaz avaz… Fark ettim ki yazarken çok cesur ve mantıklıyım ama iş fiile gelince aciz kalıyorum. Kalemim ve fiillerim arasında ki o devasa uçurumda yaşama tutunma çabam… Ah! İşte nasıl da tüketiyor beni…

Yazarken parmaklarımın çığlık çığlığa bağırdığını duyar gibi oluyorum, yorucu bir seanstan çıkmışçasına… Yazarken hissediyorum, derin düşünen insanlar, kalabalıklar arasında değeri görülmeden heba olmaya mahkum sanki, herkes sağır, herkes kör gibi… Mecazlar en iyi dostun olunca anlıyorsun.

Biliyorum ki bazı hissiyatlar, kalemin ucundan akmaktan ibaret kalmak zorunda. O yüzden isyankarca bir kabullenişin eşiğinde olmak kaçınılmaz olsa da, neyse deyip çıkıyorsun keşmekeşin içinden ya da çıktığını zannediyorsun… Bunu ya zaman ya da etrafındaki başka fıtratlar gösteriyor bir şekilde. Ama bir hoş gerçek var ki kâğıdın ve kalemin topraklarında imparator benim! İnanıyorum ki kağıt ve kalem bencillik lüksünü sunar insana, istediğini yazıyorsun hesap vermek zorunda olmadan, zarar vermeden, zarar görmeden ….

Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 11 Ortalama: 3.9]

Yazar

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir