Onunla Kaybolmak

İstemediğimiz halde kendimizi zamanın akışında, bambaşka bir hayatın içine doğru sürüklenirken gördünüz mü? Ya da size ait olmayan bir parıltıya hayatınızı vermek mümkün müdür?

 

Biraz düşünelim, bir insan nasıl anlamadan kendini aşkın kapısında bulur hem de yapayalnız bir halde. Tek başımıza ne yapacağımızı bilmeden öylece o aşkın kapısında bekler dururuz. Düşünürüz, biz o aşkın kapısına giden yollardan ne zaman geçtik ve geçerken neden bunu fark edemedik?

 

Bazen insan hayatına yön vermek ister sadece. Üzülmek istemeden, kırılmadan veyahut incinmeden. Ama maalesef ki kalplerin çok kolay kırıldığı, hislerimizin çok hafife alındığı bir dünyada yaşıyoruz. Hal böyle olunca hak verirsiniz ki ruhumuz yeni denizlere yelken açmaya korkar ve kendini bulunduğu yerde toparlamaya çalışır. Limana ne gemiler gelir gider ne tekneler batar çıkar ama sonunda ruhumuz kendini hiç beklemediği bir denizin ortasında nereye gittiğini bilmeyerek bulur.

 

Bu kayboluş aslında ruhumuzun hayatına dair fark etmeden de olsa kendi için attığı ilk adımlarıdır. İleride bir ada ve adadaki tek bir ruhun parıldaması ile karşı karşıya kalır. Ruhumuz, adadaki o parıltıyı görür fakat korkar. Ne duydukları ile gördükleri birbirini tutar ne de hisleriyle bildikleri..

 

İşte böyle bir zamanda kendimizi o bilinmezlikten kurtarmaya çalışmalı ve kendimize güvenmeliyiz. Ne yaşamış olursak olalım ya da ne yaşamamış olursak olalım her hikayenin kahramanları ve olayları aynı değildir. Bu yüzden sonuç da aynı olmayabilir. Ya her şeyi göze alarak bu yola girip karşımızdakini daha çok tanımaya çalışacağız ya da ön yargılarımızla kalıp vazgeçmeye bakacağız.

 

Eğer gerçekten korkmadan bu yola girebilirsek karşımızdakini daha çok tanıyarak hislerimizi kuvvetlendirebiliriz. Böylece hayatımızdaki o belirsizlikten kurtulmuş olup sadece hislerimize odaklanabiliriz. Peki sadece ön yargı ile kalsak, o zaman ne olur?

 

Genel olarak toplumumuzda ön yargı doğru bir tespit olarak görülmez. Karşınızdaki hakkında belki gerçekten hiç hoş şeyler duymadınız ya da herkes size o kişinin kötü bir yanını anlattı. Bu anlatılanlar sizi etkilememeli. Bir insan etrafındaki herkese karşı iyi olamaz, bunu göz önünde bulundurarak farklı açılardaki pencerelerden bakarak değerlendirmeye çalışın.

 

Bir insanın içini gerçekten kimse bilemez. Ben o yüzden hayatımı bu yargıya göre devam ettirmeye çalışıyorum. Çünkü gerçekte kimse kimsenin ne yaşadığını anlayamaz, hissedemez. Bu yüzden her insan bir şansı hak eder. Hele bir de ruhumuzun yelken açtığı adadaki bambaşka bir parıltıysa…

 

O yüzden farkında olmadan kendinizi hoşlanıyor ya da seviyor halde görürseniz önce kendinize sonra da karşınızdakine fırsat verin.Sizin hayat kapınızı kimin tuttuğunu bilemezsiniz. O dalgalar ile yüzmekten korkmayın. Kim bilir belki de suyun o derinliği, sizi hayat kapınızı tutan kendi parıltınıza götürüyordur…

 

Esma Fidan
Latest posts by Esma Fidan (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Yazar

  • Esma Fidan

    Merhaba, Ben Esma Fidan, Ben, İstanbul'un kendini sürekli yenileyen ve ruhumu besleyen sokaklarında, 5 Eylül 2005 tarihinde doğdum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İşletme Bölümü'nde öğrenci olarak adımı yazının büyülü dünyasına kazımaya devam ediyorum. Kelimelerle dans etmek benim için bir tutkudur. Yazılarımda duygusal yankılarımı ve içsel derinliklerimi yansıtmak, benim için yazının özünü oluşturuyor. Duvarları yıkıp insanların iç dünyalarına dokunmak, benim sanatsal bir ifade biçimimdir. Çünkü inanıyorum ki, insanların duygusal deneyimleri ve hissettikleri, onların en korkusuz ve gerçek halleridir. TB blog ailesine katılmak, yeni bir başlangıç ve keşif yolculuğu anlamına geliyor benim için. Her birimiz farklı renklere ve tonlara sahibiz, ve bu çeşitlilik, sanatın en güçlü şekillerinden biri olan işbirliğine dönüşebilir. Birlikte yaratabileceğimiz güzellikleri hayal etmek, heyecan verici bir deneyim. Son olarak, bir düşünce bırakmak istiyorum sizinle: İyi görünmek yerine, iyi olmak için çaba sarf etmek, insanın iç dünyasını dönüştürmek için en etkili yoldur. Kendi içimizdeki değişim, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla, Esma Fidan

    View all posts

Esma Fidan

Merhaba, Ben Esma Fidan, Ben, İstanbul'un kendini sürekli yenileyen ve ruhumu besleyen sokaklarında, 5 Eylül 2005 tarihinde doğdum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İşletme Bölümü'nde öğrenci olarak adımı yazının büyülü dünyasına kazımaya devam ediyorum. Kelimelerle dans etmek benim için bir tutkudur. Yazılarımda duygusal yankılarımı ve içsel derinliklerimi yansıtmak, benim için yazının özünü oluşturuyor. Duvarları yıkıp insanların iç dünyalarına dokunmak, benim sanatsal bir ifade biçimimdir. Çünkü inanıyorum ki, insanların duygusal deneyimleri ve hissettikleri, onların en korkusuz ve gerçek halleridir. TB blog ailesine katılmak, yeni bir başlangıç ve keşif yolculuğu anlamına geliyor benim için. Her birimiz farklı renklere ve tonlara sahibiz, ve bu çeşitlilik, sanatın en güçlü şekillerinden biri olan işbirliğine dönüşebilir. Birlikte yaratabileceğimiz güzellikleri hayal etmek, heyecan verici bir deneyim. Son olarak, bir düşünce bırakmak istiyorum sizinle: İyi görünmek yerine, iyi olmak için çaba sarf etmek, insanın iç dünyasını dönüştürmek için en etkili yoldur. Kendi içimizdeki değişim, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin ilk adımıdır. Sevgi ve saygılarımla, Esma Fidan

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir