Korkuluk
İnsanı önce delirtip sonra da delirdi deyip kenara çekilmek gibi…Ne bileyim kahkahalarla gülerken insan bir anda kahkaha ata ata ağlar ya.. Karşındaki de ne olduğunu anlamaz, hayat böyle bir şey galiba.
Ağır geldi.Bazı şeyler öyle ağırıma gitti ki.Sanki dünyanın tüm yükünü omuzlarımda taşıyormuşum gibi.Sanki şu koskoca kainatta sırtına semer vurulan tek eşek benmişim gibi.Hani bazen öyle hissedersin ya..
Yalnız kalmak istersin kalamazsın,kalabalığa karışayım dersin karışamazsın.Bomboş gözlerle öylece korkuluk gibi durursun insanların hayatlarının bir köşesinde.Hani gelse birisi dokunsa omuzuna dizlerini döve döve ağlayacakmışsın gibi..Ama yok olmuyor işte binlerce el değiyor da omzuna sanki o dövülecek dizler bile benim değil gibi!
En son nerede rahat etmiştim sahi?
En son nerede şöyle kısa ama derin bir uyku çekmiştim?
En son nerede huzuru iliklerime kadar hissetmiştim?
Kemoterapiden saçları dökülmüş bize göstermemek için başına ameli kadar temiz bir örtü örten annemin ölüm gününü beklerken,acısını tahmin bile edemezken..Karşı kanepesinde yatıp “Allah’ım çok acı çekiyor lütfen daha fazla çekmesin. Canını alacaksan al artık!” diye dua ettiğim gecenin sabahında, koynuna girip beş dakikacık yatmıştım annemin kolunda. Konuşurken “Bebekken hep saçlarını okşardım, öyle uyurdun. ” deyip saçlarımı okşarken dalmıştım o huzura.
Ölümü beklemek,ölümü izlemek böyle birşey miydi anne?
Çok küçüktüm acını anlayabildimmi mi ki?
Büyüdüm oturup anlatsam yorulmuşluklarımı dinler misin anne?
Çivisi çıkmış şu dünyada bir an olsun beni koluna yatırıp uyutur musun anne?