Gerçek Sevgi

Gerçek sevgi içte yaşanan mıdır, yoksa davranışlara yansıyan mı?

Bazı insanlar sevgilerini içinde yaşayarak, söylemekten sakınarak ifade ederken bazıları güllük gülistanlık ortada yaşamaktan çekinmez, sevgilerini dışa vurarak gösterirler. Peki, içten seven insanın sevgisi dışa vurmuyor diye gerçek değil denilebilir mi?

Bakın, dedeleriniz ve ninelerinizdeki sevdalara…

Birbirlerine güzel sözcükler kuruyorlar mıydı?

Peki, sevgilerini göstermemeleri birbirlerini sevmediği anlamına gelir mi? Gelmez. Çünkü onlar sevgiyi göstermeyi öğrenmediler. Belki de sevgi duygusunu en içten yaşadılar ama dışa vurmayı ayıp saydılar.

Sevginin gösterilmesini utanılacak bir şey yapmış gibi gördüler. Oysaki o saf, temiz, arı sevgilerini birazcık yansıtsalardı, bizlerde sevginin gösterilmemesi “gerektiği” algısı olmazdı.

Gerçi çağımızda gösterilmeyen sevgiden ziyade çok gösterilen, herkese anlatılan sevgiler meşhur.
Aslolan sevginin nadide hâli olması iken, neden her şey gün yüzünde yaşanır oldu?

En temel duygulardan olan sevgiyi neden yalnızca insanın insana olan sevgisine indirgedik?

İnsanı Rabbine bağlayan duyguyu neden insanlarla bağlanmak için kullanıyoruz? O duygu Yaradana bağlansa, insanlarla olan bağlar da kurulmaz mı?

İnsanoğlu ne kadar gafil, ne kadar cahil görünüyor, değil mi? Doğru sorular sorulunca nasıl da ortaya çıkıyor insanın boşluğu, hayatını yanlış yaşadığı ve huzur bulamadığı…

İnsanın Yaradan’a duyduğu sevgi ne kadar derin ve muhabbet dolu olursa, insanın insana sevgisi de o kadar derinleşir, muhabbet doğar.

Peki, günümüzdeki sevgilerde neden derinlik ve muhabbet yok? Neden bu kadar yüzeysel?

Bugün hisleri olanın yarın hisleri olmuyor. Çünkü samimiyet, gerçeklik ve derinlik yok. Bunların olmama nedenini kişinin Yaradan ile ilişkisine bağlayabilir miyiz?
Evet;
Kulun Rabbiyle ilişkisi, adabı muaşeretine yansıdığı gibi kalbindeki sevgiye de yansır. Kul ne kadar seviliyorsa, Rabbi de o kadar sever aslında. Karşı taraf bizi sevmese de sevmemiz gerekir. Çünkü Yaradan’ın eserini sevmemek, Yaradan’ı sevmemektir.

“Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü.”

Seviyorum zannettiklerimiz, aslında nefsimiz için sevdiğimiz şeylerdir. Gerçek sevgi barındırmaz; insanın kendini kandırdığı bir yalandır. Evet, nefsimiz için sevdiğimiz her şey yalandır: ev, araba, mal, mülk, eş, evlat…

Çünkü Allah rızası için olan sevgi değil, nefis nazarıyla bakıp değer verdiğimiz şeylerdir. Bunlar gerçek sevgiden uzaktır.
Ancak bunları veren bir Yaradan’ın olduğunu bilip O’nun rızası için seversek, o zaman sevgi gerçeğe dönüşür ve kul bunlara tapmaz.

Nefis için olan sevgide insan, Allah Teala’nın rızıklarını kendisi kazandığını zanneder ve Rabbini unutur. Kul böyle yaptıkça Allah Teala kendini hatırlatmak için imtihan verir. İnsanoğlu ya gaflete düşer ya da akıllanır.

Herkesin kusuru olduğu gibi her insanın da hatası elbette vardır. Ama insan, her ne olursa olsun kusurlarıyla birlikte sevmelidir.

Gerçek sevgi, hem Allah rızası için hem de kusurlarla birlikte sevilen sevgidir.

Bir film şeridi gibi her şeyin kaydedildiği bu dünyada sevginin de hesabını vereceğiz elbet…

 

Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 1 Ortalama: 5]

Yazar

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir