Ben Kimim, Sen Kimsin, Siz Kimsiniz!
Ben, sen, siz…
Yaşamın hiç hatırlamadığımız karanlık hazinesinden, yalan dünyaya
ağlaya ağlaya “Merhaba” diyen bir varlığız.
Ne kadar süreceğini bilmediğimiz, meçhul bir yolun yolcusu;
misafir gelmişiz dünya hanına.
Mükemmel dizayn edilmiş bir yolun misafirleriyiz.
Hayatın anlamı mı? O tek kelimeyle: bir sahne…
Yaşam ise senaryosunu çoğunlukla kendimizin yönlendirdiği bir oyun.
Başrol de biziz.
Kendimizin yazdığı bir hikâye,
diğer insanlar ise bu oyunun pilleri…
Dünden gelip yarına giden,
bazı yerleri kader taşlarıyla örülmüş,
süslü bir rüyadan ibaret ince uzun bir yol bu.
Bir zamanlar kalıcı sandıklarımız,
baktıkça “Bir varmış, bir yokmuş” oluyor.
Ve aslında tek gerçek: Bir tek Allah varmış.
Ne kazandım diye sevinirken,
ne kaybettim diye üzülüyoruz.
Ama her ikisini de değerli buluyoruz.
Çünkü aslında kazanan ya da kaybeden biz değiliz.
Rabbimiz vesile kılıp lütufta bulunuyor.
İnsan kendini övmemeli.
Başarıda da, kayıpta da Rabbini hatırlamalı.
Bir bilseler…
“İnsanoğlu nankördür.”
Rabbimizin kelâmında boşuna geçmiyor bu ifade.
Velhasıl bana sorarsanız:
Yaşam,
gelirken ağladığımız,
giderken (inşallah) gülerek ayrıldığımız
tek sahnelik bir dramdır.
İkinci sahne mi?
O köprünün öte yakasında…
Ve ben inanıyorum ki ebedî huzur oradadır.
Bize emanet edilen bedenimiz,
İslam’la bütünleşmiş hâliyle gerçek kimliğimize kavuşur.
Dünya,
haramından sakınıp,
helaline yönelmektir.
Kendini koruyabilmektir.
İslam’ın sınırları neyse,
bizim de sınırlarımız o olmalıdır.
Çünkü biz kuralları yazmayız;
ancak İslam’ın kurallarını yaşamakla mükellefiz.
Çok başarılı ve güzel olmuş başarının devamını dilerim 🙂
Çok başarılı ve güzel başarının devamını dilerim 🙂
Çok ve güzel olmuş başarının devamını
dilerim 🙂