Sanal Hayattan Gerçekliğe

Teknolojinin bu kadar devasa düzeyde geliştiği, insanların işlerini artık daha rahat hallettiği, hatta yeme-içme, giyim gibi temel ihtiyaçlarını bile ordan temin ettiği günümüzde, teknolojinin etkisiyle hayatımızı büyük ölçüde ilgilendiren sosyal mecralara ve bizim oradaki tutumumuza dikkat çekmek istiyorum.

 

Bir gerçektir ki çoğumuz gününün büyük bölümünü orada geçiriyor. Bu sebeple bireysel olarak etkilediği gibi toplumsal olarak da yine menfi yönden etkiliyor.

Mesela insanlardaki tahammül seviyesinin azalmasında, boşanmaların artmasında, ilişkilerin artık daha basit olmasında büyük etkisi var. Çünkü sosyal medya bize eğer istersek sanal bir yaşam inşaa edip orada vakit geçirme imkanını tanıyor.

İstediğimiz şekilde, istediğiniz süre aralığı ile insanlarla muhatap olma imkanı da.

 

Böyle bir sanal dünyanın varlığı insanları cezbederek gerçek hayattan koparıp kolaycılık ve sahteciliğe alıştırıyor.

 

Yine sosyal mecraları bilgi yönünden bir okyanusa benzetebiliz; kirli bilginin olduğu bir okyanus.

Zihnimiz bu okyanusa daldıktan sonra hakikati arama noktasında çok yetersiz kalıyor. Hatta çoğu zaman uyuşuk hale geldiğinden dolayı bilgiyi ayıklama çabasına bile girmiyor.

Bu sayede insan algısı ile oynamak pekâlâ kolaylaştığından istenen kişiler hedef haline gelirken, istenen kişiler de sevdiriliyor.

 

Gerçek hayatın zorlukları ve sıkıntıları değil de genelde çok güzel ve gösterişli hayatlar sergilendiğinden, orada biraz zaman geçirdikten sonra “Ben nerede yanlış yapıyorum? Bu kadar insanın kolayca sahip olduğuna ben neden sahip değilim?” düşünceleriyle kendinizi yetersiz ve kötü hissediyorsunuz.

 

Çünkü onlar gerçeklikten çok uzaklar. Gerçekte herkes o kadar güzel ve yakışıklı değil. Gerçekte insanların bu kadar toz pembe hayatları yok.

Gerçek hayatta mutluluk olduğu kadar üzüntü, huzur ve rahatlık olduğu kadar sıkıntı da var. Kimse gerçek bir başarıya eli cebinde gitmiyor. Her insan farklı mizaca sahip olduğundan bir araya gelince elbette tartışmalar anlaşmazlıklar oluyor. Tüm bunlar hayatın ta kendisi…

 

Sosyal medyanın hayatımıza olumlu etkisi de var fakat olumsuz etkisinin çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim.

Bundan dolayı kullanırken daha çok temkinli olmakta fayda var. Asıl hayattan alıkonup bir yanılgıya hapsolmamak için psiko ve sosyal sağlık için kullanımı azaltalım.

 

Günlük yarım saat ya da maksimum bir saatten fazla kullanımın zaman kaybı olduğunu bilip, bunu uygulamaya çalışalım. Bu süreçte de kontrollü ve bilinçli şekilde hayatımızı kolaylaştıracak noktalarda faydalanabiliriz. Zaten biliriz ki insanın hizmetinde olan her ne varsa, ölçü kaçırıldığında zarar olarak kendisine geri döner. Aynı mantık burada da geçerlidir.

Unutmayalım!

Bizim ona değil onun bize tabi olması gerekir.

Dilek BEDLEK
Latest posts by Dilek BEDLEK (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 6 Ortalama: 4.5]

Yazar

  • Dilek BEDLEK

    Merhabalar ben Dilek. 2023 ilahiyat mezunu olup Şanlıurfa'da ikamet ediyorum. 23 yaşındayım. Felsefe, ilahiyat, sosyoloji ve psikoloji önde olmak üzere insana dair her ilim ve bilim dalına ilgim var. Saydığım alanlarda okumalar, araştırmalar yapmayı ve yazmayı seviyorum. Bu noktada TB Blog ailesine severek katıldım ve burada bulunmaktan çok mutluyum.

Dilek BEDLEK

Merhabalar ben Dilek. 2023 ilahiyat mezunu olup Şanlıurfa'da ikamet ediyorum. 23 yaşındayım. Felsefe, ilahiyat, sosyoloji ve psikoloji önde olmak üzere insana dair her ilim ve bilim dalına ilgim var. Saydığım alanlarda okumalar, araştırmalar yapmayı ve yazmayı seviyorum. Bu noktada TB Blog ailesine severek katıldım ve burada bulunmaktan çok mutluyum.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir