Şekil Değiştiren Tutsaklık

Köle ticaretinin kalkması, sanıldığının aksine dünyanın medenileşmesi veya insan haklarına saygı duyulmasından dolayı olmadı maalesef.

Gelişen teknolojiyle, makine üretiminin artışından sonra insan gücüne gereksinim azaldı ve insanlar ilkel köle olmaktan kurtuldular.

Ama sınıflar ve sınıf seviyesine göre muamelenin o çirkin boyutu varlığını hep sürdürdü.

İnsanlar boyunduruk altında kalmaktan azat olamadı.

E tabii gelişmiş imkanlara göre tutsaklık da gelişmiş bir hal aldı. Öyle ki eskiden köle bir insan köleliğinin farkındaydı. Ayağındaki prangaları gayet iyi görüyordu ama zihnine ve ruhuna kadar ulaşamıyordu o prangalar.

Ama günümüzdeki köle, kendisine ait olduğunu zannettiği düşüncelerine, ilgi ve zevklerine, taraf durması gereken ve karşı durması gereken yerlere ket vurulduğunun bence farkında değil. Hâlâ onları yönlendirenin kendisi olduğunu düşünüyor.

Yoksa sadece onurunu ve şahsiyetini koruma noktasında bile üstlenmesi gereken misyon dururken protez tırnağını düşünen kadını veya futbol takımının akıbetini düşünmekten uykularını kaçıran adamın durumunu neyle açıklayabiliriz?

 

Evet şekil değiştiren bir tutsaklığı konuşuyoruz. Hatta bizzat görüyoruz ama çok tuhaf ki her yönetim kademesi insan haklarına gösterdiği ihtimamdan bahsediyor.

Bunun sebebi, elle tutulup gözle görülür zincirler olmadığından sanırsam. Bu durumda insan hakları adına atılan her nara daha kabul edilebilir hale geliyor. Ya da getiriliyor.

Duygu ve düşüncelerimiz, arzularımız, hassas noktalarımızın oluşması noktasında tek belirleyici bizler değiliz bunu biliyoruzdur. Diğer insanlarla etkileşim halindeki sosyal bir varlık olduğumuzdan bunu çok normal görebiliriz ama irademize engel olmasını normal göremeyiz. Bizi biz yapan şey o çünkü.

İnsandan iradesi çıkarıldığında geriye ne kalıyor ona dair?

Bir şey kalmıyor. Diğer canlılardan ayırt edici bir şey kalmıyor.

Çünkü insanın bugüne gelmesinde, aklınıza gelebilecek her şeyde, yaşadığı her durumda tercihler vardır. Tercihlerin çıkış noktasında da mutlaka bir irade vardır. O irade ya doğrudan kişinin kendisine aittir ya da dolaylı yoldan itici kuvvettir onun için.

Bu yüzden irademiz bizler için hayati öneme sahip.

Üzerine bina edilen tercihlerimizin, duygu ve düşüncelerimizin, ilgi ve çekincelerimizin ne kadarının bize ait olduğunu sorgularsak istencimize ne kadar özgür bir şekilde yön veriyoruz buna kafa yorarsak o zaman daha çok gün yüzüne çıkabilir her şey.

 

Başkalarının özendirdiği ya da dayattığı ve bizim karşı koyamadığımız bir hayat yaşamak tutsaklığın farklı bir boyutudur.

Bunu gözlemlediğimizde köleliğin aslında bitmediğini sadece sinsice kılık değiştirdiğini pekâlâ fark ederiz.

Dilek BEDLEK
Latest posts by Dilek BEDLEK (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 3 Ortalama: 4.7]

Yazar

  • Dilek BEDLEK

    Merhabalar ben Dilek. 2023 ilahiyat mezunu olup Şanlıurfa'da ikamet ediyorum. 23 yaşındayım. Felsefe, ilahiyat, sosyoloji ve psikoloji önde olmak üzere insana dair her ilim ve bilim dalına ilgim var. Saydığım alanlarda okumalar, araştırmalar yapmayı ve yazmayı seviyorum. Bu noktada TB Blog ailesine severek katıldım ve burada bulunmaktan çok mutluyum.

    View all posts

Dilek BEDLEK

Merhabalar ben Dilek. 2023 ilahiyat mezunu olup Şanlıurfa'da ikamet ediyorum. 23 yaşındayım. Felsefe, ilahiyat, sosyoloji ve psikoloji önde olmak üzere insana dair her ilim ve bilim dalına ilgim var. Saydığım alanlarda okumalar, araştırmalar yapmayı ve yazmayı seviyorum. Bu noktada TB Blog ailesine severek katıldım ve burada bulunmaktan çok mutluyum.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir