Gençlik Elden Gidiyor (!)

Şöyle alışılagelmiş bir başlıkla sizinleyim. Ötekileştirilmeye çalışılan, gençlik elden gidiyor dediğiniz gençlikle her gününü geçiren, hatta gençlik elden gidiyor diye tabir ettiğiniz gençlerden biriyim. Üslubumuzda hata olursa affola. Amacım kırmak, dökmek değil de yalnızca farklı bir açıdan bakmanızı sağlamak.

Gençlik elden gitmiyor kıymetli büyüklerim, öncelikle bu konuda bir anlaşmalıyız diye düşünüyorum. Okudukça beni daha iyi anlayacağınızı umut ediyorum. Umut demişken, elden giden gençler değil, sizin gençlere olan umudunuz… Empati kuralım, düşünün, kendinizi bizim yerinize koyun, sizden, büyüklerin sizinle ilgilenmediği, elini size uzatmadığı bir nesilden bahsediyoruz, size uzatmadığı eline rağmen gençlerin elden gittiğinden bahsediyor. Oysa sokakta birbiriyle şakalaşarak gezen gençlere bir kere olsun selam verip, halini, hatırını sordunuz mu? Onlara kendini değerli hissettirdiniz mi? İnanın iletişime geçtiğinizde nelerin değiştiğini sizlerde göreceksiniz.

Yukarıda demiştim ya, elden gidiyor dediğimiz gençlikle her gün beraberim diye, evet kimi zaman belki abla sıfatıyla, kimi zaman bir arkadaş gibi vaktimizi beraber geçiriyoruz. Ben anlatıyorum onlar dinliyor, onlar anlatıyor ben dinliyorum ama bir şekilde sohbetleşiyoruz, çay, kahve içiyor, dertleşiyoruz. O gençlik çakmak çakmak gözlerle, çılgın, bomba gibi geliyor, bilginiz olsun. Bomba gibi ifadesini pek tabii bilinçli kullandım. Değerlendiremez, ulaşamazsak her an pimini çekip kendini patlatabilecek, çılgın bir nesilden bahsediyorum. Ama bombayı kendi elimize alırsak, patlamaz değil mi? İşte öyle bir şey… Bu gençliği içinize aldığınız takdirde efsane bir enerjiyle sizi karşılıyorlar, çünkü zaten onlarında beklentisi bu yönde.

Günümüzde sıkça kullanılan bir başka tabir, ”Z Kuşağı Ötekileştirmesi”

İnanın onlar bu ifadeyi hiç ama hiç sevmiyorlar. Z Kuşağı diye adlandırarak onları dışladığımızı düşünüyorlar, belki de düşünüyoruz, evet bende Z Kuşağı diye isimlendirdiğimiz kuşağın tam ucundan sıyıranlardanım yani onlara çok yakınım. Oysa bu şekilde sıfatlara ihtiyacımız yok bizim.

Zaman zaman kendi arkadaşlarımla sohbet ediyorum, ”Ben bu çağa çocuk getirmek istemiyorum.” diyorlar. Peki neden? Bugünün gençleriyiz, yarının ebeveynleri olacağız. Ancak üzülerek belirtiyorum ki, dünyamız her geçen gün daha zorlu, daha yaşanılmaz bir hal alıyor, bu da elbette bizi geleceğe dair daha çok endişelendiriyor… Ve inanın bana biz bu gençliğimizle, sizlerin desteği olmazsa savrulup, çıkmaza düşmeye daha da meyilliyiz.

E tamam iyi diyorsun, hoş diyorsun, haklısın, biz varız, peki ne yapacağız, dediğinizi duyar gibiyim. Bir çay ısmarlayın mesela, ya da belki bir tatlı, siz bir de o tatlı çay sohbetinden sonraki değişimi, gelişimi görün.
Bir çayın aslında göründüğünden ne kadar büyük meziyetleri olabileceğini, yılların tecrübelerine rağmen siz bile tahmin edemezsiniz belki ? Namaza gidiyorken, o zaten kılmaz diye düşünmeyin, siz davet edin, belki tamamen siz davet ettiğiniz için icabet edecek, bilemezsiniz ki. Yani uzun lafın kısası, önyargısız yaklaşın bu gençliğe, kaşlarınızı çatarak bakmak yerine, yumuşak, tebessümle zaman zaman kırmadan, kızarak gelin bize. O kadarcık kızmaktan da bir şey olmaz yahu! ?

23 yaşında bir kıza kulak verir misiniz bilmem ama, siz en iyisi gelin bu gençliği ötekileştirmeden, elden gidiyor demeden, sahip çıkın! Tüm samimiyetimle kaleme aldığım bu yazımda sizi, bizimle çılgın bir yolculuğa davet ediyorum. Peki ya siz var mısınız? ?

Hilal Dikgöz
Latest posts by Hilal Dikgöz (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 3 Ortalama: 5]

Yazar

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir