Aydınlıktaki Yalnızlık
Gecelerin sabaha ulaştırmadığı bir kadının hikayesini anlatacağım şimdi..
Karanlıklarının içine hapsolmayı tercih değil de lütuftan gören bir kadın. Böylesinin daha güvenli olacağına eminmiş gibi yaşamına devam ediyor. Sorgulamayı, isyan etmeyi bırakalı çok olmuş belli ki. Yaşamından oldukça memnun bir hale sahip. Gecenin getirdikleriyle besleniyor, gökyüzünün karanlığına uyanıp zamanın hiçliğine doğru kayboluyor. Zaman geçtikten sonra da kaybolduğu yerden çıkıp yeni bir karanlığa doğru yola çıkıyor.
Ömrünün yarısına kadar bu şekilde gelen kadın, bir gün azat ediliyor. Deniliyor ki ona “Artık özgürsün, yaşamına gündüz de devam edebilirsin.” Kadın doğal olarak şaşırıyor tabi ki. Çocukluğundan bu yana görmediği gündüzle ne yapacağını bilemiyor. Karanlığa alışan gözlerini gündüz acıtıyor. Kadın bu acıya dayanamayıp gün aydınlanmaya başladığında gözlerini bağlamaya başlıyor. Böylelikle gündüz olduğunda etrafı hava kararmış gibi görüyor ve normal hayatına devam ediyor ama sorunlar sadece bununla bitmiyor.
Çünkü önceleri sadece geceye sahip olan kadın, yalnızlıkla da sıkı arkadaşlık kurmuştu ama gündüz vakti arkadaşını bulamıyordu. Her yerini saran insan gürültüsü bırak arkadaşını kendini bile kaybetmesine neden oluyordu. Zaman geçtikçe korktu kadın. Sadece geceleri rast geldiği arkadaşını kaybetmekten ve karanlığın onu sürekli terk etmesinden çok korktu ve ona bahşedilmiş lütuf ondan alındığı için çok sinirlendi. Gözlerini kapatmak zorunda olmaktan ve gürültülerden kaçmak zorunda olmaktan isyan etmeye başladı. Ne var ki bu isyanını hiçbir insan anlamadı. Bu zamana kadar hiç aynı dili konuşmamışlardı çünkü. Kadın artık buraya ait biri değildi, o sadece gecenindi. Fark etmedi kimse.
Kadının içindeki öfke büyüdükçe büyüdü. Zamanla nefrete dönüşüp etrafına kin kusmaya ve zarar vermeye başladı. Bunların hepsi bir zamanlar ondan alınan gündüz için değil, hapsedildiği karanlıktan çıkarıldığı içindi. Kadına göre kurtarılmış değil esir olmuştu çünkü. Aydınlığın belirginliğinden korkmuştu, herkesi görmeye ve duymaya başlamak onu tir tir titretmişti ama bunu nasıl başardıysa , içinde öfkeye dönüştürmüştü. Öfke ise daha önce tanımadığı ve olmak istemediği bir kadınla tanıştırmıştı onu.
Evinden dışarı çıkmasa bile çevreden gelen insan sesleri onu rahatsız ediyordu ve bunlarla nasıl baş edebileceğinin yollarını arıyordu. Zaman sonra evine yaklaşanlara zarar vermeye ve onları taşlamaya başladı. Başlarda herkes bir sorun olduğunu düşünüp kadına yardım etmeye çalışsalar da kadın kimseyi istemiyordu. İnsanlar yine anlamadı ve kadının yanına gelmeye devam ettiler.
Zaman yine geçti ve kadın evinin etrafına tel örgü ördü. Sesleri ne kadar uzaklaştırabilirse o kadar iyiydi. Hem belki arkadaşı da seslerden uzaklaşınca onu görmeye gelirdi, heyecanlandı kadın. Tel örgülerin sağlamlığını her gün kontrol etti. Yıkılmayacağından emin olduğu gün arkadaşını davet etti. Ne zaman çağırsa gelirdi yalnızlık, bu defa da kırmadı onu. Sevindi kadın, aylar sonra ilk defa yüzü güldü.
Yalnızlıkla uzun uzun konuştular, birbirlerine anlatacakları çok şey birikmişti. Konular birbirini takip ederken yalnızlık kadına gözlerini neden bağladığını sordu. Gözlerinin ne kadar acıdığını hatırlayan kadın üzüntüyle anlattı neler olduğunu. “Çok yazık..” dedi yalnızlık. “Gün aydınlanınca beni nihayet görebileceğini düşünmüştüm.”
Kadın heyecanla sordu. “Nasıl yani? Seni gerçekten görebilir miyim?”
“Elbette görebilirsin.” Dedi yalnızlık. “Ben sadece karanlıkta gözükmüyorum.”
Heyecanlandı kadın. Bu zamana kadar her sırrını paylaştığı beraber gülüp-ağladığı arkadaşını görebilme düşüncesi onu mutluluktan havaya uçurdu. Arkadaşı için gözlerini açabilirdi ama yine de tereddütleri vardı. Ya gözleri acır da hiç göremezse o zaman ne yapacaktı? Bu defa karanlıkta da yolunu bulamayabilirdi.
Düşünceli halini hisseden arkadaşı “Endişelenme.” dedi ona. “Gözlerini yavaş yavaş aralarsan açmakta güçlük çekmezsin ve hiç acımaz.”
Kadın arkadaşına güveniyordu, bu zamana kadar hiçbir dediği yanıltmamıştı onu. O yüzden yavaş yavaş ellerini gözlerine bağladığı kumaş parçasına götürdü. Sakin hareketlerle düğümü açmaya çalışırken içinde bir şeyler kıpır kıpırdı. Kapalı gözlerinin üzerindeki perdeyi kaldırmıştı artık, arkadaşının dediği gibi yaptı ve azıcık araladı gözlerini. Aydınlık çok kuvvetliydi ama pes etmedi, ne de olsa arkadaşını görecekti. İkisi birden kadının o haline kıkıraştılar. Sonra devam etti kadın, araladığı gözlerini hafif hafif kıpraştırmaya ve ışığa direnç göstermeye başladı. Zaman sonra buğulanan gözlerini sildi ve heyecanla etrafına bakındı. Yüzünde koca bir gülümseme ile arkadaşını arayan kadının yüzünü aniden koca bir anlamsızlık bürüdü. Ne karşısında ne de evinde kendinden başka kimse yoktu ve daha önce hiç görmediği arkadaşının, bir daha sesini hiç duyamadı..