Stresle Nasıl Başa Çıkabiliriz?

İtiraf etmek gerekirse her birimiz strestliyiz. Öyle ki stres günlük hayatımızda, okulumuzda, evimizde, iş yerimizde ve tabi ki trafikte. Yaşadığımız bu hayatta bütün bu karşılaştığımız sıkıntı ve zorluklar yetmezmiş gibi bir de bunlara dünyada yaşanan veya ülkemizde yaşanan herhangi bir problemler eklenince iyice bunalıma giriyoruz.

Eskiden arkadaş ortamında, kahve ortamında iki arkadaş oturup sohbet ederken ülkeyi kurtarırdık artık ülkeyi kurtarmak yetmiyor bize. Dünyayı kurtarmak için oturup saatlerce sohbet ediyoruz.

Günlük hayatta yaşadığımız bu streslerden kurtulmak için tabi ki önerilen pek çok yöntem var.

Örnekler verecek olursak: Her zaman tek bir işle uğraşmak, yaşadığımız her şeyi yazmak hatta mümkünse bir günlük tutmak, egzersiz veya spor yapmak, daha iyi olanı güzel bir uyku çekmek ve en önemlisi sağlıklı ve düzenli beslenmek.

Bu şekilde örnekler vererek listeyi uzatabiliriz. Bu saymış olduğumuz örneklerin hepsinin ortak özelliği var. Örnek verdiğimiz bu örneklerin hepsinde bir şeyler yaparak sizi stresten uzak tutmaya çalışıyor. Oysa bazıları ise şöyle bir şey öneriyor. Önerdikleri şey çok zor bir şey!

“Stresten uzak durmak için hiçbir şey yapmayın!”

Hiçbir şey yapmadan öylece durmak, buradan yazıldığı ve okunduğu gibi hiç de kolay bir şey değil. Hatta bu durum o kadar zor bir durum ki bunun için bir zaman makinesi bile icat etmemiz gerekebilir. Tabi ki bu icat bizi geçmiş yüzyıllara veya gelecek yüzyıllara götürecek bir makine değil.

Zaten kendi aklınız çoğu kez bu durumu yapar. Sizi geçmişlerde bir yerlerde veya gelecek yüzyıllarda gezdirip durur. Geçmişteki hayaletleri ile korkutur veya geleceğin bilinmezliği ile sizleri kaygılandırır. Bundan dolayı bir şekilde bizi içinde bulunduğumuz ana geri getirmesi için aklımızla savaşıp onu ikna etmemiz gerekir.

Hayatımızın çoğu aklımızın içinde geçiyor. Yaşanan her şey aklımızın tam merkezinde. Bizi strese sokup duran o düşünceler ve duygular. Aklımız, tam merkezde bulunan ve bulundukça bizleri strese sokan düşünce ve duyguları önüne geçip onları durdurmak yerine bizi strese sokan şeylere uzaktan bakmayı öneriyor.

Sadece bakın. Yarrgılamadan öylece uzaktan bakın. Herhangi bir işle uğraşmadığımızda veya hiçbir şey yapmadan öylece durmak için çabaladığınızda bile aklımızın merkezinde bulunan düşünceler ve duygular muhakkak gelecektir. Onları tıpkı bir “jonglör” gibi ustalıkla kontrol etmek için rahatlamış ve odaklanmış bir aklımız olmalı.

Büyük, gürültülü, kalabalık, her saniye değişen bir ekrana beş santim öteden bakmanın hayatımız olduğunu düşünüyoruz. Oysa bu resme zaman zaman uzaktan bakmak lazım. Sessiz, sakin, sadece durarak bakmak.

Eğer kendimize ulaşmak istiyorsak bu şart! Kendimize ulaşmak. Bu tabiri çok seviyorum. Şu anda hemen hepimiz envai çeşit teknolojik araçla dünyanın herhangi bir yerindeki kişiye ulaşabiliriz. Peki ya kendimize? Kendimize ulaşmak için bunun tam tersini yapmamız lazım. O envai çeşit teknolojik aracı kapatıp kendimizle baş başa kalmak.

Stresle başa çıkmak için hiçbir şey yapmayın demiştim ya. Sadece bu cümle bile stresi mücadele edilmesi gereken bir düşman gibi gösteriyor. Oysa yapılan araştırmalar bu konuda psikologların bile fikrini değiştirmiş. Araştırmalardan biri 30000 kişi üzerinde yapılmış ve tam 8 yıl sürmüş. Bu araştırmaya katılanlara şu iki soru sorulmuş: “Geçen yıl ne kadar strese maruz kaldınız?” Diğer soru da “Stresin sağlığınız için zararlı olduğunu düşünüyor musunuz?” Ve sonra ne yapmışlar biliyor musunuz? Her yıl bu soruları sordukları insanlardan kaçı ölmüş, ona bakmışlar. Geçen yıl strese maruz kaldığını söyleyen kişilerin ölüm riski tahmin edebileceğiniz gibi %43 artmış. Ama sadece stresin sağlık için zararlı olduğuna inananlar arasında. Buna inanmayanlar, stresli bile olsa gayet sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam etmişler.

İçinde yaşadığımız bu dünya gerçekten çok meşgul, kafası karışık. Bizim de öyle… Stres altındayız. Belki bunu değiştirmek o kadar kolay değil. En azından ona bakış açımızı değiştirebiliriz. Sürekli bir şeyler yapıyoruz. Bir duralım. Derin bir nefes alalım. O nefesi alabildiğimize sevinelim.

Geçmişin yüklerini ya da geleceğin kaygılarını bir kenara bırakıp sessiz, sakin düşünelim.

Enes YALAP
Latest posts by Enes YALAP (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 7 Ortalama: 4.4]

Yazar

  • Enes YALAP

    Ben Enes Yalap, 19 Ağustos 1998 Erzurum doğumluyum. Liseyi Açık Öğretimden bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü Mezunuyum. Müzik öğretmeniyim, aynı zamanda Türk sanat müziği ile çok yakından alakadarım. Tanbur icra ediyorum, tanburiyim. Yazarlık ve senaristlik yapıyorum. Araştırmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Kendi çapımda ve alanımda çok projelerim var, onlar üzerinde çalışıyorum. TB Blog’tq olmaktan ve böylesine samimi bir ortamda yazı yazmayı çok seviyorum. TB Blog ailesinin bir parçası olduğum için çok mutluluyum.

Enes YALAP

Ben Enes Yalap, 19 Ağustos 1998 Erzurum doğumluyum. Liseyi Açık Öğretimden bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü Mezunuyum. Müzik öğretmeniyim, aynı zamanda Türk sanat müziği ile çok yakından alakadarım. Tanbur icra ediyorum, tanburiyim. Yazarlık ve senaristlik yapıyorum. Araştırmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Kendi çapımda ve alanımda çok projelerim var, onlar üzerinde çalışıyorum. TB Blog’tq olmaktan ve böylesine samimi bir ortamda yazı yazmayı çok seviyorum. TB Blog ailesinin bir parçası olduğum için çok mutluluyum.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir