Nolan Ve Oppenheimer

Evet sevgili okurlar kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu filmi senaryo tekniği açısından ele alacak olursak Nolan’ın belki de ilk kez birinci şahıs tekniğini ve anlatımını kullandığını görüyoruz. Herhangi bir hikaye anlatıcısının yaşanan olayları birinci şahıs kullanarak kendi bakış açısından izleyiciye sunduğu bir hikaye anlatma çeşidi bu. Nolan filmde anlatının atom bombasının atası olarak bilinen fizikçinin bakış açısından aktarılmasını istemiş. İşin bir diğer güzel tarafı ise film boyunca kasıtlı bir şekilde siyah beyaz ve renkli sahneler arasında geçiş yapmayı kullanmış. Sebebi ise filmin hem nesnel hem de öznel bir bakış açısıyla aktarılmasını izleyiciye daha net aktarabilmesi için.

Kuantum dünyasını, enerjinin titreşimi, oluşumunu ve daha önemlisi Oppenheimer’ın kendi kişisel yolculuğunu birbirine bağlayan muazzam bir film. Sakın lineer bir anlatım beklemeyin. Zaten öyle bir anlatım olsaydı belgesel diyebileceğimiz bir durum çıkmış olurdu ortaya. Filmin ilk yarısı bir hayli zorluyor insanı. Eğer tarihi olaylara ilginiz yoksa filmin ilk 1,5 saatinde dişinizi sıkmanız gerekebilir. Tarihi olaylara ilginiz var ise hatta ve hatta Oppenheimer’ınhayatını sağından solundan dahi okumuş olsanız bile kafanız karışabilir. Bu arada film 3 saat. Evet uzunca bir film. Fakat Oppenheimer’ın hayatını anlamak ve anlatmak için de bir hayli kısa bir süre bu.

Oppenheimer özenle kendi seçmiş olduğu ekibi ile birliktebombayı yapıyorlar. Ve Oppenheimer bombayı sadece yapmakla kalmıyor, kullanılmasını da istiyor. Sonrasında ise şunu söylüyor;

Atom silahlarının olduğu bir dünyada, savaşlar son bulacaktır.”

Ona göre yapılan bu bomba savaşı hem bitirmek için hem de önlemek için bir gereç.

Sonunda adeta göz bebeği gibi gördüğü ve yaparken de ince eleyip sık dokuduğu atom bombasını bitirdi. Oppenheimer ilk denemesine ve onun doğumuna “Trinity adını verdi. Dünya tarihindeki belki de en gerilimli anlardan biriydi. Ve filmde izleyiciler tarafından çok beğenilen sahnelerden biri de o patlatma anının yansıtıldığı an oldu. Çünkü o anın ve o doğum anının verdiği dehşeti tam anlamı ile yansıttığı için. Soğuk sinema salonlarında bile yüzünüzdeki o sıcaklığı hissedebiliyorsunuz.

Radyan ısı dalgası yayılıyor. Hemen sonra ise gök gürültüsü gibi bir ses. Ardından ilk mantar bulutu göğe doğru yükseliyor. Dünya tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir olay bu. Oppenheimer atom bombasını yaptı evet sivillerin yaşadığı kentlere atılmasını destekledi ve buna seyirci kaldı bunu da biliyoruz en önemlisi ise bundan dolayı çok fazla vicdan azabı çekti.

Onu istediğimiz kadar yargılayabiliriz ve hakkında ağır ithamlarda da bulunabiliriz. Sonuca bakacak olursak her ölümlü gibi o da artık aramızda değil. Ama ne yazık ki yaptığı bomba halen aramızda. Sadece bir tanesi de değil binlercesi.!Ve içler acısı durum olan şey ise bu bombanın her an kullanıma hazır olması.

Tarihte birkaç kez daha atom bombasının kullanımına çok kez yaklaşılmış olsa da,

Hiroşima ve Nagazaki’den bu yana hiçbir ülke elinde bulunan nükleer bombaları silah olarak kullanmadı. Anlatı tekniklerinde devrim niteliğindeki bu film muazzam şekilde tanıtıldı. Vizyona girmesinden uzunca bir zaman dahi geçmiş olsa üzerine halen daha yorumlar yapılmakta ve konuşulmakta.

Muhtemelen bu yüzden de film ödüllere layık görülüp ödüllendirilecek.

Filmden sonra filmi izleyen, filmi yapan, daha doğrusu yayında, yapımda emeği geçen ve filmi eleştiren birkaç insan gülerken birkaç insan ise duygulanıp ve hatta belki de ağladı.

Bazıları ise alkışladı.

Bir başka film veya filmlerde görüşmek dileğiyle esen kalın.

Enes YALAP
Latest posts by Enes YALAP (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 5 Ortalama: 5]

Yazar

  • Enes YALAP

    Ben Enes Yalap, 19 Ağustos 1998 Erzurum doğumluyum. Liseyi Açık Öğretimden bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü Mezunuyum. Müzik öğretmeniyim, aynı zamanda Türk sanat müziği ile çok yakından alakadarım. Tanbur icra ediyorum, tanburiyim. Yazarlık ve senaristlik yapıyorum. Araştırmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Kendi çapımda ve alanımda çok projelerim var, onlar üzerinde çalışıyorum. TB Blog’tq olmaktan ve böylesine samimi bir ortamda yazı yazmayı çok seviyorum. TB Blog ailesinin bir parçası olduğum için çok mutluluyum.

Enes YALAP

Ben Enes Yalap, 19 Ağustos 1998 Erzurum doğumluyum. Liseyi Açık Öğretimden bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü Mezunuyum. Müzik öğretmeniyim, aynı zamanda Türk sanat müziği ile çok yakından alakadarım. Tanbur icra ediyorum, tanburiyim. Yazarlık ve senaristlik yapıyorum. Araştırmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Kendi çapımda ve alanımda çok projelerim var, onlar üzerinde çalışıyorum. TB Blog’tq olmaktan ve böylesine samimi bir ortamda yazı yazmayı çok seviyorum. TB Blog ailesinin bir parçası olduğum için çok mutluluyum.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir