Nasibinizi Sevin
Nasıl anlatsam bilemedim ki? Hâlâ kendi içimde çözemediğim ve düşündükçe içten içe utanç duyduğum bir şey yaşamıştım birkaç yıl evvel. İçime baktığımda koca bir burukluk durur orada.
Bir arkadaşım vardı. Hayatının baharında, çiçeği burnunda, güzel, umutlu… Kısa bir süre evvel annesini kanserden kaybetmiş ama yine de öylesine güçlü öylesine mücadeleci. Ben aynı süreçlerden geçmiş ve ölümün kıyısından annesini almış biri olarak ona baktıkça “Bu kadar güçlü kalabilir miydim?” i sorguladım hep.
Evleri birkaç adım ötede olduğu için kadıncağızın tüm acısı bizim evdeydi sanki. İnlemeleri,ağlamaları… “Daha ne kadar kötü olabilir ki her şey?” derken daha kötüsü oldu. Annesinden hemen sonra kendisi de kanser olmuştu. Evleri üç katlıydı. Aylarca onun annesinden, annesinin ise ondan haberi olmadan annesi alt katta o ise üst katta kaldılar.
Annesini kaybetti.
Sonra da gözünün birisini kaybetti.
Kemoterapiler, kanlar, serumlar… Öyle yaklaşmıştı ki iyileşmeye, buruk da olsa hayatına devam etmeye. Aynı yaştaydık ve birçok şeyi her ne kadar samimi olamasak da birlikte yapmak durumunda kalıyorduk. Aynı okullar, evimizin aynı yerde oluşu, aynı servisler vs.
Bir gün o her genç kızın beklediği, arzu ettiği gibi bir evlilik teklifi aldı. Mutlu oldum, öylesine mutlu oldum ki adına sevinçten hıçkıra hıçkıra ağladım o gece. Sonra durdum ve imrendim önce gücüne, sonra benim hala evlilik teklifi alamayıp da onun şahane bir evlilik teklifi almış olmasına. Durup düşününce kendimden utandım yerin dibine girdim bu öyle imrenmek falan değildi kıskançlıktı sanki.
Tekrar ağladım. Bu defa kendime.
Zaman geçti öyle çok da uzun bir zamandan bahsetmiyorum. Emek emek çeyizini dizdi.Sonrasını yazmak ne içimden geliyor ne elimden.
Melek oldu.
Gözlerimizin önünde her gün öldü de biz ona o beyaz gelinliği yakıştırdığımızdan kefeni aklımızın ucundan dahi geçirmemiştik. Sevdiği çocuk hala her cuma mezarına bir demet çiçek ile gelir.
Onu toprağa koyarken o gencecik bir çiçekken ve ben hala nefes alabiliyorken oturup başına kendimden utandım. En çok kendime ağladım. Hayatımda yaşadığım ve aldığım en büyük ders buydu benim.
İnsan ölüme imrenir mi bilmeden?
Neye imrendiğinize neye heves ettiğinize dikkat edin. Nasibinizi sevin. Her neyi arzu edip peşinden koşuyorsunsanız bugün yetişebildiğiniz ve hatta yetisşemediğinizdir nasibiniz.
“Ağzım dilim bağlandı nasıl olduğunu anlayamadım” dediğiniz kişi ile evlendiğiniz şeydir nasip. Ve hala ciğerlerine doldurabiliyorsan Allahın sana bahşettiği şu kâinattan bir yudum nefes; günahtan, hasetten, kibirden zifiri karanlık olmuş kalbine nokta kadar beyaz çalabilmek için dua edebilmektir nasip.
- Gaile - Mart 27, 2024
- Özür Dilerim - Ocak 25, 2024
- Zifiri - Kasım 29, 2023