Yaşamın Gayesi Nedir?
Hiç sordunuz mu bu soruyu kendinize ? Ya da hiç düşündünüz mü? Yaşamda ne kadar gereksiz ve abartılı şeylerle meşgul olduğumuzun farkında mıyız acaba?
Nasıl da doyumsuzuz değil mi?
En güzel elbiseleri biz giymeliyiz, en güzel mekanlarda en güzel yemekleri yemeliyiz, mutlaka malum markanın en son çıkan model telefonunu biz almalıyız.. Sen de canım almasak olur mu hiç insan içine çıkamayız..!!!
Halbuki bu değildi dünyaya gelişimizin sebebi.. Ne için gönderilmiştik sahi, neydi yaşamın gayesi?
Ne çok soru var kendimize nefsimize sormamız gereken, evet dünya çok gelişti, teknoloji çok ilerledi inkar edemeyiz.. İyi yanlarını görmezden gelemeyiz fakat kötü yanlarını da görmüyor değiliz..
“Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.!!” diyor Yaradan Fatır suresinde, peki dünya hayatı bizi aldatmadı diyebilen kaç kişiyiz?.. Kaçımız sosyal medya denen bataklığa düşmedik, bırakın düşmeyi bataklıkta kulaç atmaya çalışıyor çırpındıkça da batıyoruz.. İnsanlar artık sosyal medyayı araç olarak kullanmanın dışına çıkmış bulunmakta ve çoğu için gelir kapısı olmuş durumda evet güzel işler, güzel kazançlarda var ancak bir hüneri olmayıp sadece kolay yoldan para kazanmak isteyen kendinden geçmiş insanlığından çıkmışları da görmüyor değiliz. Nedense çoğunlukta bu yönde.. Koyalım vicdanımızın tartısına hangisi ağır basmakta gelin doğruyu söyleyelim.. Sözüm meclisten dışarı, bir nesil ziyan olma yolunda ilerliyor..
Doğruyu görmüyor değil görmemekte ısrar ediyor anlatılanı anlamak istemiyor kabul etmek gelmiyor içinden. Çünkü dışarıdaki hayat o kadar kolay cıvıl cıvıl gösteriliyor ki sanki hayatın hiç zorluğu yokmuş gibi hayat hep güllük gülistanlıkmış gibi.. Sanki sosyal medyada gördüklerimiz hiç ağlamıyor üzülmüyor, her gün yiyor içiyor geziyor gibi gösterdikleri için takip edenlerde öyle sanıyor..Çoğu anne baba evladına söz geçiremiyor, isteklerine yetişemiyor.
Gençlerin çoğu evren kainat neden var farkında değil, tek amacı en şaşaalı şekilde yaşayıp ölmek.. Sonra mı sonrası kimine göre ot, kimine göre çiçek, kimine göre ise fosil, ne yazık ki işler hiçte böyle yürümüyor diğer tarafta…
Maneviyattan bir haber içi bomboş bir nesil yetişiyor, tertemiz pırıl pırıl bir nesil aslında içlerindeki boşluğun tam da bu olduğunu göremiyor; MANEVİYAT..!!
Peki kimin eseri bu nesil diye de sormadan geçemiyor insan sevgiyi, saygıyı hoşgörüyü kaybetmiş bir neslin eseri değil midir?
Gözleri televizyon ekranlarına kitlenmiş annelerin, kafaları telefon ekranlarına gömülmüş babaların eserleri. Nasıl memnun muyuz eserimizden? Okuldan gelmiş çocuğuyla bir çay içemeyen, bir oyun oynayamayan, ev işlerini bitireyim de akşama rahat rahat dizimi izleyeyim diye çocuğunu odaya kapatıp ders çalış, ders çalış diye direten ama çocuğunun kapının arkasında ne kadar üzüldüğünü bilmeyen annelerin, akşam işten gelip bir kez olsun çocuğunun başını okşamayıp tv’de maça bakarken koltukta uyuya kalan babaların eseridir. Halbuki bir çocuğun en büyük hayali anne babası tarafından sevilmek takdir edilmektir. Yıllarınızı verip okul sıralarında dirsek çürütmemizde bu yüzden değil midir, sadece hayatımızı kazanmak mıdır amaç anne babamızı gurulandırmak değil midir biraz da. Aferin benim evladıma seninle gurur duyuyorum dese anne babamız, geldiğimiz noktaya varana kadar çektiğimiz zorlukları yorgunukları unutmayacak mıyız??
Tek görevi sadece ders çalışmakmış gibi büyütülen, hayatının yüzde ellisi okulda, yüzde ellisi odada geçen, annesi babası tarafından birgün hali hatrı sorulmamış ne derdi var dinlenmemiş çocuğun büyüyüp bişeyleri idrak edecek yaşa geldiğinde anne babasıyla dolduramadığı boşluğu malesef sosyal medyayla, online oyunla, onunla bununla dolduruyor.
Sonra bizim çocuk böyle değildi ne oldu diyerek psikolog kapılarında pedagog kapılarında sabahlıyorlar. Sizin çocuk böyle değildi ablacığım, abiciğim sizin çocuk bu dünyaya en güzel haliyle geldi tıpkı senin benim bizim geldiğimiz gibi.. Ne diyor Yaradan ” Biz insanı en güzel şekilde yarattık!!” Kim bozdu bu insanın özünü? ..
Ne oldu da bir saat internet kesilse ortalığa ateş püsküren ejdarhalara döndük, ne oldu da bir saat elektrik kesilse şarjımız bitse, yaşam ünitesine bağlı hastalara döndük hepimiz?
Hayat bunlar olamaz, burnumuzun dibindeki yardıma muhtaç insanları görmüyor, burnumuzun dibindeki yaşanan acıları hissetmiyoruz.. Evet insanlık çok ilerledi artık görünmüyor.. diyen yazar ne kadar da doğru söylemiş.. Robotlaşmış gibiyiz sanki, biri ölmüş nereye gitmiş sormuyoruz.. Oysaki adres belli hepimizin gideceği yere.. Öyle sosyal medyadaki fenomenlerin dediği gibi ışıklar içinde mi ateşler içinde mi onuda Allah cc. bilir ancak…
Velhasıl kelam;
Değil kardeşim, inan ki değil, hayat sosyal medyadan ibaret değil, senin orda gördüklerin gerçek değil kameranın arkasına geçince hayat hiç de onların gösterdiği gibi değil.. Bu dünya üzerinde savaş var, zulüm var, sömürü var, caniler ve daha niceler var. Bu dünyanın üstü var elbet altıda var, orada mizan var hesap var terazi var. Silkelen, hazırlan, uyan, Rabb’inin seni ne güzel donattığının, yarattığının farkına var.
- İnsanlığın Sessiz Çığlıkları Doğu Türkistan ve Gazze - Eylül 28, 2024
- Vakitsiz - Nisan 27, 2024
- İnsan Kalmak - Mart 6, 2024