Tanıdık Bir Çiçek
Gözlerinden düşen solmuş yapraklarla doluydu yüreği.
Bazen bir köşeden gelip geçen biri süpürürdü onları.
Özenle toparlar, kendi sokağını temizlediğini söyler,
Ve bir arka sokağa boşaltırdı.
Gülümserdi kadın.
Teşekkür eder ve hızlıca uğurlardı yüreğinden.
Kimileri de kenarda köşede gördüğü üç beş çiçeğin üzerine basardı ve özür dilerdi.
Ah o özürler…
Halbuki ne kadar değerliydi, ne kadar anlamlıydı o sözler…
Sonra bir gün onu gördü. Hiç beklemediği bir anda kendisi çıktı karşısına.
Üzeri biraz tozlanmıştı. Elbisesinin kimi yerlerinde ufak tefek sökükler vardı.
Gözü gibi bakardı eskiden ona. Nasıl bu hale gelebilmişti? Elbise değil,kendi…
“İyi” bu değil, iyi insan böyle olmamalı. ‘Eğer iyi bunu gerektiriyorsa sen kötü olmalıydın.’ Sesi biraz şeydi, bilmiyorum:
Öfkeli ve kırgın.
Sesini yükseltmemesine rağmen bağırsa ancak bu kadar
etkileyebilirdi beni.
Haklıydı. Her konuda. Dinlemedim onu…
”Ağlama, söyle, damarlarında gözyaşların akıyor.” dedi mesela.
Güvenme onlara, dedi. Beni düşünüyorlar, dedim.
Bilmem kaç mevsim sırtımdaki yaraları kapatmak için çiçeklerimi kopardım.
Sonra yanlış zaman dedi ama doğru insan dedim.
Doğru insan olsaydı doğru zamanda denk gelirdin.
dedi.
Yanlışın içindeki yanlışla doğruları ararken yanlış zamandaki yanlış insan oldum…
Kendi kendine de yetersin dedi, korkma.
Hep bir fazlasını ararken adım adım eksildim.
Yıprandım …
-”Güneşi de sevebilirsin.” dedi.
-”Gece olunca korkarım.” dedim.
-”Korkma yıldızlar var senin içinde.” dedi…
Kendi içimdeki yıldızları kendi ellerimle bir bir söndürdüğümü görünce,
Bahsetmedi içimdeki galaksilerden.
Onları da kaybetmekten korktu…
Ve bugün tekrar karşılaştık.
Yanlış insan değildi yüreğime solmuş yaprakları bırakan,
Ya da o çok güvendiğim insanlar…
Kendi içimde kendimden kaçıp solmuştum aslında ben.
Teşekkür ederim tüm çabaların için.
Umarım bir dahakine birlikte çiçekler açabiliriz, evet senin sevdiğinden…