Ne İçin Bu Mücadele?
Zamanın kıymetli ve kısıtlı olduğu bir hayat… Günler birer birer su damlaları gibi düşerken ömrümüzden, hayata yetişmeye çalışıyoruz. Aslında dünya bir masa ve bu masayı donatmak için en değerli, en kıymetli vakitlerimizi harcıyoruz. Belki gençliğimizi, belki de çocukluğumuzun en kıymetli vakitlerini…
Hayat herkese eşit değil. Peki bir gün toprak olup gideceğimizi bilmemize rağmen, ne için bu mücadele?
İnsanoğlu doyumsuzdur. İstekleri için harcadığı ömrünü, kazandıkları ile unutur. Oysa dünyada görmeye ve yaşamaya değer şeyleri unuturuz. Dünyadaki denge bizi bu hale getirir. Bitmeyen hırs, her şeyin en fazlasını istemek, pişman olmak yetmez. Hayat elinden akıp gittiği zaman, işte o zaman derin bir pişmanlık çöker insana.
Sabah git akşam gel… Hayatın farkına varmak yok. Bizim insan olarak diğer varlıklardan farkımız ne o zaman? Pişman olmak. Ama vakit gider, derman kesilir, hayat biter. “Nerede kaldı mücadelen insanoğlu? Yetişemedin dünyanın hızına, yetişemedin insanlara…”
Topraktır bu yolun sonu, kâinatın düzeni budur. Ne için bu kadar mücadele? Sevgi vermeden, sevgi görmeden bitip giden ömür neye yarar? İnsan bir araç gibi, bir makine gibi olmamalı. Bizim bir farkımız var, yaratılış amacımız var ama hayat bize hep olduğumuz gibi kalacağımızı hissettiriyor. Oysa güneşi gören buz gibi yavaş yavaş eritiyor bizi hayat farkına varmadan…
Hayat, anlamlı mücadeleyi sever. Dünyevi birikim için mücadele eden insan, yıllar geçince ömrü biten hurda bir makine misali kenara atılır. Hayat çok kısa, peki biz ne olmak isteriz?
Sadece boş mücadele edip hurda olmak mı, yoksa gerçekten hayatı yaşayıp bir antika gibi kıymetli olmak mı?
- Beni Var Eden Gerek - Mayıs 14, 2024
- Vakti Yok İnsanın - Ocak 29, 2024
- Korkular Da Güzeldir Bazen - Ocak 15, 2024