Gitmelerin Sancısı
Bazen gitmek gerekir, usulca…
Şen kahkahaların arasında kimse fark etmeden,
Yağmur damlaları henüz yere düşmeden,
Kırmadan, dökmeden, gülümserken, belki de çok severken,
Gözlerinde açan kiraz çiçeklerinin yaprakları onların yüreğinde ezilmeden,
Yorulmadan, ait hissettiğin bir yere, belki de bilmediğin…
Uçuşan kuşlarla aynı dili konuştuğun,
Tebessümüne gezegenler sığdırdığın,
Aynı renkleri gördüğün,
Heyecanla anlattığın bir hikâyeyi dinlerken,
Başrol olmak isteyen insanların yanına, sadece gitmen gerekir.
Yıllara sığdırdığın onca anıyı saygıyla selamlayarak,
Kaktüsün dikenlerinin arasından çiçeklerin de güneşi selamladığını unutmadan,
Bir boşluk içerisinde anlamsızca oradan oraya savrulurken
O boşluğun aslında sen olduğunu bilerek gideceksin.
İnsanların zamanla değişmediğini,
Zamanın seni değiştirdiğini kabulleneceksin.
Bazen çok acı çekeceksin.
Kararsızca ileriye attığın her adımın
Seni ne kadar geriye çektiğini fark edeceksin.
Ve kararsızca geriye doğru attığın her adımında,
Bir bataklığa saplandığında biri seni kurtarsın isteyeceksin.
Aklın seni överken yüreğinin ateşten bir denize döndüğüne şahitlik edeceksin.
Ve sen kendini bulduğunda,
İçindeki saklı karanlık duyguları özgür bıraktığında,
Ayrıldığında, cesur bir adım attığında,
Anlayacaksın.
Bazen gitmek gerekir.
Kiraz çiçekleri ezilmeden, Ay Güneş’e değmeden…