Bir Destan Bin Yürek

Bir milletin yüreğini ortaya koyduğu destandır 18 Mart! Çanakkale Zaferi maneviyatla kazanılmış bir zaferdir. Mehmetçiğin, anaların, evlatların duasıyla yürüdüğü, mayınlı bir yoldur. Hem de öylesine zor, öylesine meşakkatliydi ki… 18 Mart 1915 karanlık gibi görünen aydınlığımızın zikriyatı!

Açılın, 20. Asrın Fatihleri destan yazmaya geliyor! Heyhat! Sonra aklımıza kıymetli İstiklal Şairimiz, Mehmet Akif Ersoy’un kaleminden dökülen satırlar geliyor.

 

“Eski dünya, yeni dünya, bütün akvamı beşer, kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.’’

İşte şimdi çeviriyoruz başımızı yeniden Çanakkale’ye… Kimi siperlere koşuyor, kimi canının derdinde, kimi sevdiğinin, kimi ana babasının, kimi kavuşamadığının, kimininse sadece vatanının… Hakikat mahşer meydanındayız. Bu destan hiç kolay yazılmadı.

Gözlerini kırpmadan ölüme susamış erlerin meydanı burası.

Her milletten evlatlar var, vur emri verilmiş! Oysa onlar da bir ananın yavrusuydu, yakışır mıydı bir başka ananın yüreğini yakmaya?

Yakışmıyormuş ama önüne de geçilmiyormuş bu emrin.

En ağır silahlarını sırtlanıp omuzlarına, gözlerini kırpmadan sıktılar Mehmetçiğin sırtına. Korkar mı Türk Askeri, Türkün Askeri! Korkmadı, aksine bütün benliğiyle daha çok yürüdü meydanda. Belki yüreği yanıktı ama asla korkak değildi aslanlar.

 

 

Silah sesleri, bomba sesleri, ateşler, işte ortalık cehennem gibiydi. Göz gözü görmüyor, asker komutanını duymuyor, herkes o an ne gerekiyorsa onu yapıyordu.

Çanakkale geçilmeyecek!

Geçilmedi!

Püskürtüyor Mehmetçik düşman askerini siperlerinden. Ayağı kopmuş ama eliyle, koluyla, kalan tüm uzuvlarıyla savaşıyor. Ve işte o an gözler dolu… Yüreklerse sel olmuş ama hayır, pes etmeye vakit yok. Bu savaşı alacağız, Türkün askeri yenilmez, hele bir İngiliz’e asla boyun eğmez!

Türklük ya, kendini motive ediyor anında, toparlanıyor, sadece kendine değil, siperdeki arkadaşının derdine de derman oluyor. Meydanda yaralılar, ölenler var…

Kimisi bir eliyle ateş edip, bir eliyle de şehitlerini ve yaralı kardeşlerini kenara çekmeye çalışıyor. Kan, gövdeyi götürüyor.

O sırada yine aklıma Mehmet Akif Ersoy’un mısraları geliyor: ‘’Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor peygamber.’’

Peygamber’in kollarını açtığı yiğitlerimiz var bizim! Aslanlar gibi şehit olduk. Aslanlar gibi memleketimize sahip olduk. Çanakkale hakikat destanımızın adıdır.

İşte size 18 Mart 1915!

Bir destan yazdık milyonlarca yüreklerde! Biz bu destanı imanımızla, kalbimizle, bileğimizle yazdık. Sadece bilek gücü yetmezdi amma yüreğimizin gücüyle seslendik tüm milletimize.

Çanakkale Geçilmez! Çanakkale Geçilmez!

Hilal Dikgöz
Latest posts by Hilal Dikgöz (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 2 Ortalama: 5]

Yazar

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir