6 ŞUBAT

Herkese merhabalar.

Şu an okumakta olduğunuz yazıyı kaleme almak için cesaretimi toplamam tam bir yıl aldı. Günlerden 6 Şubat 2024. Yüreklerimizi dağlayan bir gündemimiz var. Koca bir sene geçti, ama bazı şeyler geçmedi. Akıp giden zaman her birimizden bir şeyler götürüp gitti.

Evet hayat devam ediyor ama kaldığı yerden değil. Ezbere bildikleri sokakların yabancısı olarak döndüler memleketlerine. Döndüklerindeyse gördükleri boş bir alan, belki birkaç harabe, koca bir enkaz.

O enkazda ailecek karşısına geçip keyifli sohbetlerle izledikleri televizyonlarını değil o sohbette yaptıkları gelecek planlarını da geride bıraktılar. Neşeli kahkahalar eşliğinde yemek yedikleri masalarını değil o masada gözlerinde pırıltıyla bahsettikleri hayallerini bıraktılar. O insanlar o masaya beraber oturdukları çocuklarını, kardeşlerini, annelerini ve babalarını da kaybettiler. Beraber oturdular ama beraber kalkmadılar. Kalkamadılar…

Anneler okula gönderecekleri çocuklarının kıyafetlerini özenle yıkadı, ütüledi. Çocuklar erkenden yattı. Babalar doğacak güne gecikmemek için alarmlar kurdular sabaha. Ama o gece güneş doğmadı. Kara bulutlar sardı gökyüzünü. Boğucu bir karanlığa büründü dört yanımız.

Kiminin toz pembe hayallerini kiminin yaşama dair umutlarını kimininse sevdiklerine çöktü o kasvetli hava.

Elli bin hayal.

Elli bin umut.

Elli bin can.

Yerle bir olan yaşamlar. Tuzla buz olan hayaller. Elli bin insanımız bu dünyaya veda etti. Gerideyse koca bir enkaz kaldı.

6 Şubat 2023. Tarih perdesinde hep acıyla yankılanacak o nida.

‘’Sesimi duyan var mı?’’

Nefesler tutuldu, hep bir ağızdan umutla seslenildi, kurtuluşun olmadığı bir ana tanıklık edildi. Utana sıkıla yemek yedik. Utana sıkıla sıcak yataklarımıza girdik. Utana sıkıla sevdiklerimizin gözlerine baktık…

Çoğu zamansa bakamadık. ‘’Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Onlar üşüdü biz titredik. Onlar ağladı biz gözyaşı döktük. Onların yüreğine ateş düştü bizim ciğerimiz yandı.

‘’Yas, sadece sevdiklerimizi kaybetmekle olmaz. Bir yaşama biçimini kaybetmek de yastır. Bir şehri bildiğimiz halde kaybetmek, rutinlerimizi kaybetmek de yastır. Hatta dünyayla ilgili inançlarımızı kaybetmek de yastır.’’

Hepimiz Kemal Sayar’ın bahsettiği yası paylaştık. Elimizden geleni yaptık. Millet olarak kenetlendik. Birlik olduk. Acınızı hafifletecek ne varsa yapmaya da devam edeceğiz..

Yazı yazmak bana hep iyi geldi. Bu kez size iyi gelebilmek için yazıyorum. Niyetim içinde bulunduğumuz durumu romantize etmek değil. Sizleri anlayan, acınızı yürekten hisseden birileri olduğunu bilin. Kendinize benim yerime, bizim yerimize de sarılın.. Allah’a emanet olun. Ona dayanın, ona sığının..

Sözün bittiği yerdeyiz. Artık kelimeler yerini dualara bıraktı. Çünkü biliyoruz ki yalnızca senden yardım diler yalnızca sana kulluk ederiz. Senden geldik, sana gideceğiz. Dönüş ancak sanadır.

‘’Senin için bağrını açmadık mı? İndirmedik mi senden o yükünü? O sırtında gıcırdamakta olan ve bu şekilde sana eziyet veren yükünü? Senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var. Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var. O halde boş kaldığında yine kalk yorul! Ve ancak Rabbinden ümit et, hep O’na doğrul!’’ |İNŞİRAH SURESİ

Sude Naz GÜRSOY
Latest posts by Sude Naz GÜRSOY (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 2 Ortalama: 5]

Yazar

Sude Naz GÜRSOY

TB BLOG KOORDİNATÖRÜ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir