Kayıp Ruhların Sessiz Çığlığı
İçindeki yabancı ruhlar en tanıdıklarıydı.
Delik deşik olmuştu bedeni.
Kalkamıyordu artık ayağa.
Yorulmuştu.
Kimdi bu hırpalayanlar?
Yanlış mı öğretmişti annesi?
Düşmanlar yabancı insanlar değiller miydi?
O zaman en yakınlarının ellerindeki bu kanlar kimindi?
Dans eden ruhların çığlıkları taşıyordu gözlerinden.
Busesinin kenarından taşan güllerin dikenleri mi vardı?
Bu dikenli gülleri bırakan dostu değil miydi?
Yıllara yazık oldu, ölü bedenlerden ne umutlarla gelmişlerdi, halbuki.
Eğildi yere topladı umutlarını.
Kaçmadan yakalamalıydı havada uçuşan sırları…
Yorulmuştu.
Toplu katliama şahit oldu az önce.
İnsanlar ölüyordu içinde bir yerlerde.
Çığlıklardan çok kahkahaları yükseliyordu.
Kahkahalara boğuldular, kahkahalarında boğuldular.
Kalbinin kırıklarıyla çizdi yüzlerini ve damarlarından oluk oluk gözyaşları aktı.
Silmediler.
Gülümsediler, şarkılar söylediler.
Bildikleri tek şarkı onun çığlıklarıydı.
Kapattılar kulaklarını.
Onu ittikleri zaman bıraktı ellerini.
Arkalarındaki çukura düştüler.
Gülümserken gökyüzüne; göğe ve yüzlerine pişmanlıkları örtüyordu üzerlerini.
Çıkardı kendini içinden.
Ellerinde ıslaklık.
Tebessümünden damlayan kanlardı.
Rahatsız olmadı.
Susmuştu içindeki sesler.
Sesler susmalı mıydı?
Yalnızlığa aşıktı halbuki.
Anlayamadı, açtı çukurları.
Aradı fakat bulamadı ruhları.
Elleriyle parçaladı toprağı.
Saçılıyordu etrafa kalbinin duvarları.
Acı vericiydi bilinmezlik.
Durdu.
İçindeki haykırış, göğsünden göğe yükselen kara dumanın kahkahalarına karıştı.
O an anladı.
Kaybettiği kendi ruhuydu.
Mükemmell bir şiir .