İşi Ehline Vermek

 

Sevgili okurlarım; liyakat sisteminin olmadığı, çoğu kişinin “torpil” dediğimiz kavramla bir yerlere geldiği şu zamanlarda dinimizce önemli olan bu konuya değinmek istedim.

 

“İşi ehline vermek” yani bir işi o işten en iyi anlayan ve üstesinden en iyi gelebilecek kişiye vermek. İşten anlamayan insan o işi yüzüne gözüne bulaştırır, fayda vereceğim derken zarar verir. Zararını da sadece kendisi değil herkes çeker. İşinde ehil olmayan bir çoban sürüsünü kurda kaptırır, ticaretten anlamayan bir kişi sermayesini batırır ve iflas eder, mesleğini iyi bilmeyen bir doktorun hastasına faydadan ziyade zararı dokunur, hatta onun ölümüne bile sebep olabilir.

Hırsız bir kimseyi hazinenin başına bekçi bırakmak, koyun sürüsünün başına kurdu bırakmakla aynı anlama gelir.

 

Kuran bir ayetinde şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah bu emriyle size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.” (Nisa, 4/58)

Bu ayetin inişiyle ilgili şöyle bir olay anlatılır. Mekke döneminde Allah Resulü bir grup sahabeyle Kabe’ye girmek ister ve o günlerde Kabe’nin anahtarları elinde olan Osman Bin Talha müşrik olduğu için buna izin vermez.

Bunun üzerine Allah Resulü:

“Ey Osman! Öyle bir gün gelir ki Kabe’nin anahtarları elime geçer, istediğim yere koyar, istediğim kişiye veririm.” der.

Mekke’nin fethedildiği gün peygamber efendimiz Kabe’nin anahtarlarını istediği kişiye verebilecek durumdaydı ama o ne intikam duygusu içine girdi ne de bu iş için Osman Bin Talha’dan başka birisini aradı çünkü yukarıdaki ayet nazil olmuş ve emanetlerin ehli olanlara verilmesi emredilmişti.

 

Bir işin herhangi birisine verilmesi için o kişinin müslüman olmasına gerek yoktur. Hakimiyet müslümanlarda olduğu sürece gayrimüslimlerin maharetinden istifade edilebilir çünkü her zaman güzel ahlakla güzel maharet aynı kişide bulunmayabilir. Bazı yerler vardır ki takva sahibi kişiden ziyade maharet sahibi kişiye ihtiyaç duyulur. Bu bakımdan özellikle idareciler her hak sahibine hakkını verme hususunda eş, dost, hısım ve akraba gözetmeden herkese eşit davranmalı, vazifeyi taraftar ve yakınlarına değil ehline vermelidir.

 

Sanatta önce maharet aranmalıdır. Bu bakımdan bir insan, hangi sahada ihtisas yapmış ve kabiliyetini hangi sahada geliştirmiş ise o sahada söz sahibi olmalı ve kendisine o sahada görev verilmelidir. Umarım liyakat sisteminin uygulandığı, çeşitli makam ve mevkilere birilerinin taraftar ve yakınlarının değil hak edenin getirildiği günleri herkesin huzuru, mutluluğu ve refahı için yeniden görebiliriz.

Beytullah
Latest posts by Beytullah (see all)
Bu yazıyı oylar mısınız?
[Toplam: 3 Ortalama: 5]

Yazar

  • Beytullah

    Ben Beytullah KAPLAN, 23 Nisan 1999 Giresun doğumluyum. Üniversiteye kadar bütün öğrenimimi Giresun'da tamamladım.Milli Savunma Üniversitesi Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu mezunuyum, askeri personel olarak görev yapmaktayım. Kendimi geliştirmeyi seviyorum. Kitap okumayı çok severim TB Bloğu görünce neden yazmayayım diye düşündüm. Blogla yaşadığım ilçeden çıkmış bir proje olması sayesinde tanıştım ve gün gün büyümesine şahit oldum. Her konuda yazabildiğimiz için ilgimi çeken konularda kendimi denemeye başladım. TB Blog ailesinde olmaktan çok memnunum.

Beytullah

Ben Beytullah KAPLAN, 23 Nisan 1999 Giresun doğumluyum. Üniversiteye kadar bütün öğrenimimi Giresun'da tamamladım.Milli Savunma Üniversitesi Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu mezunuyum, askeri personel olarak görev yapmaktayım. Kendimi geliştirmeyi seviyorum. Kitap okumayı çok severim TB Bloğu görünce neden yazmayayım diye düşündüm. Blogla yaşadığım ilçeden çıkmış bir proje olması sayesinde tanıştım ve gün gün büyümesine şahit oldum. Her konuda yazabildiğimiz için ilgimi çeken konularda kendimi denemeye başladım. TB Blog ailesinde olmaktan çok memnunum.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir