Geçmişe Bir Kala
Yinelenen tarihler, yenilenmeyen olaylar..
Buruk bir gülümsemeden epey uzağız bu sefer. Yanılgıların dibine bir çamur misali bata çıka yol aldık bunca yıl. Kurulan hayallerin ortasına bir duvar örmüş ve farkına varmamışız. Meğer o duvar hiç kalkmamış ve biz hiç karşılaşmamışız. Birbirimize sesimizi duyurabildiğimiz ise bir muamma. Duvardan sekerek ulaşan sesimiz hoş gelmiş uzaktan, anlamamışız.
Zaman geçmiş, duvara yeni tuğlalar eklemişiz. Etrafını çevreleyen hayallerin, gülüşlerin, kahkahaların güzelliğine aldanmışız. Seslerimiz birbirinden uzaklaşırken hiç mi hiç fark etmemiş ve duvarı yükseltebildiğimiz kadar yükseltmişiz. Meğer biz birbirimizi hiç görmemişiz, ta ki yükselttiğimiz duvarlar bir gün üzerimize devrilene kadar…
Onca ağırlığın altında kalıp aldığımız hasarlar canımızı acıttında, bizi çevreleyen güzelliklerin yok olmasını izlemişiz. Enkazın oluşturduğu toz bulutuyla kaybolup gitmiş hepsi. Bir rüzgarla uçup gidecek kadar zayıf olduklarını o an anlamışız ama enkazın en büyüğünü birbirimize dönüp baktığımızda yaşayacaktık, bilememişiz. Geçen bunca zamanda yaşanılan, anlatılan onca şeyin bir yanılsamadan ibaret olduğunu o an anlamışız. Duyduklarımızı gördüklerimizle bağdaştıramamışız, gerçekliğine aldandığımız şeyleri görmeye dayanamamış ve kaçmışız belki de..
Ve şimdi burada; geçmişe bir kala, güzelliklerin, gülüşlerin, hayallerin epey uzağındayız. Yanımızda ise bir avuç hissizlik, bir düzine de yorgunluk var. Sırtımızı yaslayacağımız bir duvar daha örmeye korkar olmuşuz. Dik durmaya çalışmanın ağrılarını omuzlarımıza yüklemiş, yolumuza kaldığımız enkazdan devam ediyoruz..